Bu Blogda Ara

15 Aralık 2010 Çarşamba

Atatürk'ün pek güzel sözleri.

Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamı boyunca söylediği sözlerin değeri her geçen gün artıyor. O sözler ki zamanla gerçek değeri daha da anlaşılıyor. İşte Ata’mızın o anlam dolu , çok değerli sözleri (vecizeleri):

Ne mutlu “Türküm” diyene.

Yurtta sulh, cihanda sulh.

Benim naciz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.



-Yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. Fakat arkadaşlar, yorulmadan ne demek? Yorulmamak olur mu? Elbette yorulacaksınız. Benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahi durmadan yürümek, yorulduğunuz dakikada da dinlenmeden beni takip etmektir. Yorgunluk her insan, her mahlûk için tabii bir halettir, fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevi bir kuvvet vardır ki, işte bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür. Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz.

——————————————————————————–

- Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

——————————————————————————–

- Hiç bir zafer gâye değildir. Zafer, ancak kendisinden daha büyük olan gâyeyi elde etmek için gerekir en belli başlı vasıtadır. Gâye, fikirdir.

- Zafer, bir fikrin istihsâline (elde edilmesine) hizmeti nispetinde kıymet (değer) ifade eder. Bir fikrin istihsâline dayanmayan bir zafer pâyidar olamaz (yaşayamaz). O, boş bir gayrettir.

- Her büyük meydan muhare-besinden, her büyük zaferin kazanılmasından sonra yeni bir âlem (dünya) doğmalıdır, doğar. Yoksa başlı başına bir zafer, boşa gitmiş bir gayret olur.

——————————————————————————–

- Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki mürşit ilimdir fendir.

——————————————————————————–

- Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye muhalif değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kaste ve fiile dayanan taassupkar hareketlerden sakınıyoruz.

——————————————————————————–

- Biz kimsenin düşmanı değiliz. Yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız.

——————————————————————————–

- İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal… İkinci Mustafa Kemal, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!

——————————————————————————–

- Bu millete çok şey öğretebildim ama onlara uşak olmayı bir türlü öğretemedim.

——————————————————————————–

- Memleketin efendisi hakiki müstahsil olan köylüdür.

——————————————————————————–

- Doğruyu söylemekten korkmayınız.

——————————————————————————–

- Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.

——————————————————————————–

- Türkiye Cumhuriyeti mutlu, zengin ve muzaffer olacaktır.

——————————————————————————–

- Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.

——————————————————————————–

- Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür.

——————————————————————————–

- Süngülerle, silahlarla ve kanla kazandığımız askeri zaferlerden sonra, kültür, bilim, fen ve ekonomi alanlarında da zaferler kazanmaya devam edeceğiz.

——————————————————————————–

- Zafer, “Zafer benimdir” diyebilenindir. Başarı ise, “Başaracağım” diye başlayarak sonunda “Başardım” diyebilenindir.

——————————————————————————–

- Egemenlik verilmez, alınır.

——————————————————————————–

- Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.

——————————————————————————–

- Öğretmenler: Yeni nesiller sizlerin eseri olacaktır.

——————————————————————————–

- Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı varolmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.

——————————————————————————–

- Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.

——————————————————————————–

- Milletimiz davranışlarında ve gayretlerinde sarsılmaz bir bütünlük gösterdiği için başarılı olmuştur.

——————————————————————————–

- Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz.

——————————————————————————–

- Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.

——————————————————————————–

- Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.

——————————————————————————–

- Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

——————————————————————————–

- Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir.

——————————————————————————–

- Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik değildir.

——————————————————————————–

- Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.

——————————————————————————–

- Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal, milli onur sebep olmuştur.

——————————————————————————–

- Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.

——————————————————————————–

- Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

——————————————————————————–

- Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır.

——————————————————————————–

- Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hakim olunamaz.

——————————————————————————–

- Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.

——————————————————————————–

- Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

——————————————————————————–

- Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.

——————————————————————————–

- Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.

——————————————————————————–

- Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

——————————————————————————–

- Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz. Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.

——————————————————————————–

- Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.

——————————————————————————–

- Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

——————————————————————————–

- İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?

——————————————————————————–

- Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

——————————————————————————–

- Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

——————————————————————————–

- Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

——————————————————————————–

- Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.

——————————————————————————–

- Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur.

——————————————————————————–

- Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz… Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

——————————————————————————–

- Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

——————————————————————————–

- Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.

————————————————————————————————

- Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.

——————————————————————————–

- Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak istidadını keşfetmemiştir.

——————————————————————————–

- Dünyanın her tarafından öğretmenler insan topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.

——————————————————————————–

- Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.

——————————————————————————–

- Türkiye’nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.

————————————————————————————————–

- Ekonomik kalkınma, Türkiye’nin hür, müstakil, daima daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.

KAynak: http://www.uzmanportal.com/ataturkun-mustafa-kemal-tum-unlu-tarihi-sozleri-vecizeleri-yazilari.html/

15 Eylül 2010 Çarşamba

Turgut ÖZAKMAN'DAN CAN DÜNDAR'A MUSTAFA YANITI..MUSTAFA FİLMİNN ANALİZİ..

Turgut ÖZAKMAN'DAN CAN DÜNDAR'A MUSTAFA YANITI..MUSTAFA FİLMİNN ANALİZİ..
« : Ocak 22, 2009, 07:16:21 ÖÖ »
Atatürk diktatör müydü? Atatürk acımasız mıydı? “Al işte sana Mustafa!” Uğur Dündar böyle tanıtım yaptı, Can Dündar’a Turgut Özakman ile yanıt verdi.
Uğur Dündar’ın Arena’daki bu haftaki konuğu “Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı Turgut Özakman oldu. “Mustafa Kemal Atatürk alkolik miydi, yalnız mı öldü, devrimleri intikam için mi yaptı, diktatör müydü, acımasız mıydı, din düşmanı mıydı, milli mücadele emrini Mustafa Kemal’e Vahdettin mi verdi?” sorularına yanıt arandı.

Tanıtımda “AL SANA MUSTAFA” diyerek bir de Can Dündar’a gönderme yaptı.
Özakman, “Atatürk’ün içkisini miçkisini anlatmaya kalkan insanlara ben dedikoducu kadın gözüyle bakıyorum. Ivır zıvır bunlar, Atatürk’ün insan yanı falan değil.” diyerek ‘Mustafa’ filmini çeken Can Dündar’ı kızdıracak açıklamalar yaptı.
Turgut Özakman Büyük Önder Atatürk hakkındaki tüm gerçekleri belgeleriyle açıkladı. Atatürk’ü en iyi bilen İsim Özakman’a göre asılsız iddiaların asıl nedeni cehalet…

Özakman’ın konuşmalarından satır başları :
“Şimdi bakınız Atatürk annesiyle, babasıyla, çocukluğuyla, diniyle ilgili, sonra işte Çanakkale ile ilgili, Suriye cephesiyle ilgili, Cumhurbaşkanlığıyla ilgili, komutanlığıyla ilgili pek çok yalan var. Fakat bu yalanın binlerce sahibi yok. Bu yalanın 5 – 10 sahibi var. Bunlar 5-10 kişiler. Bunların hangi yanda oldukları belli. Sağda da var solda da var. Bunların bazıları azimli, sonsuza kadar bu duyguyu götürüyorlar. Mesela solda biri vardı, isim söylemek istemiyorum. Arada bir Atatürk’ün lehine laf ediyor. Heralde diyorum ıslah oluyor. Çünkü sanıyorum ki tarih okumaya başladı.”
Ben üç yıldır Anadolu’yu dolaşıyorum, herkese yalvarıyorum, ne olur tarihinize çalışın. O zaman hem milletimizin büyüklüğünü görürüz. Hem zaaflarımızı da öğreniriz tarihten. Ve Atatürk’ün etrafında birleşiriz. Çünkü onun çizdiği kurtuluş yolundan başka kurtuluş yolu yok.

ATATÜRK YALNIZ MI ÖLDÜ?
Akman böyle bir konunun söz konusu bile olamayacağını dile getirerek sözlerini şöyle sürdürdü; “Tabii o yalnızlık kendi dehasından ötürü, bazı düşüncelerin üstünlüğünü ifade ediyorsa ona bir şey diyemem ama yalnız olması söz konu değil, milletiyle beraberdi.”
Akman Mustafa Kemal’in yalnız olmadığını şu örnekle anlattı; “Ben Atatürk’ün öldüğü zaman ilkokul üçüncü sınıftaydım. Bizim müdürümüz vardı Şükrü Bey. Yani ağlamak ne! Adamın, gözünün dolduğu hayal bile edilemezdi. O kadar sert, barut gibi biriydi. Bir 10 Kasım sabahı bizim sınafa bir bomba gibi düştü, hüngür hüngür ağlayarak ‘Atatürk’ü kaybettik.’ diye. Bizim sınıftaki öğretmenle bayılacak gibi oldu. Okul birbirine girdi. Benim bile bildiğim Bütün bir Bakırköy Atatürk’ün sağlık durumuyla candan ilgileniyordu. Ölümünden sonraki filmler, fotoğraflar, Atatürk’ün ne kadar sevildiğini ortaya koyuyor.”

ATATÜRK DİKTATÖR MÜYDÜ?
Dündar: Atatürk diktatör müydü? Yani o dönemin Hitler’i Musonlini’siyle benzer bir yanı var mıydı?
Özakman: Hiç alakası yok. Özellikle o ikisi Atatürk’ün özel hayatında alay mevzu. Muhtemelen Hitler’den ürküyor, korkuyor da yani bulaşmaktan çok uzak duruyor. Hem yurt içinde hem yurt dışında barışta olan insanın onlarla aynı paralelde olması söz konusu olamaz! Bizim en büyük eksikliğimiz, yakın tarihimizi bilmemek. Tarihimizi bilseydik Atatürk’ü de bilirdik. Keşke diktatör olsaydı da toprak reformunu geçirseydi. Toprak reformu yapılmadan köylü çiftçi yapılmaz. Köylü çiftçi olmadığı sürece de sandıktan ortaçağ çıkar.
Dündar: Belki o zaman bu Güneydoğu’da yaşadığımız sıkıntılar. Terör örgütü belası ortaya çıkmazdı değil mi?
Özakman: Tabiî ki olmazdı. Evi, barkı geçinebileceği kadar arazisi olan insanın devletiyle bir sorunu olamaz.

ATATÜRK DİN DÜŞMANI MIYDI?
Dündar: Bazı çevrelerin Mustafa Kemal’e yakıştırmak istediği din düşmanlığı kavramı tamamen maksatlı değil mi?
Özakman: Şimdi padişahlık gidiyor, hilafet gidiyor. Bundan nemalanan insanlar var tabii ki. Rejime karşı, Atatürk’e karşı tavır alabilirler. Ama bunların büyük bir çoğunluğu, bunlardan biri de Bakırköy’de yaşıyordu. Giderek baktılar ki Cumhuriyet çok önemli bir şey… O zaman o Atatürk karşıtları, kuşkularını bir kenara bırakarak. Atatürk’ün yanında yer aldılar.

ATATÜRK ALKOLİK MİYDİ?
Biz şimdi dahisi çok olan bir millet değiliz. O yüzden bir dahiyi yorumlamayı da bilmiyoruz. Yani Batılı bir dahinin içkisi miçkisi konuşulur mu? Gülerler adama, ayıplarlar! Yani Wagner’in özel hayatı anlatılamayacak kadar çirkinliklerle doluydu, ama wagner’in besteciliği konuşulur başka şeyler konuşulmaz.

CAN DÜNDAR’A DEDİKODUCU GÖNDERMESİ
“Atatürk’ün insan olarak birkaç zaafı olabilir. Mesela Latife Hanım’la evlenmesi bence bir zaaftı. Ama insanlar zaaflarıyla da büyür. Ama ne bileyim böyle içkisini miçkisini anlatmaya kalkan insanlara ben dedikoducu kadın gözüyle bakıyorum. Ivır zıvır bunlar, Atatürk’ün insan yanı falan değil.”

MİLLİ MÜCADELE GÖREVİNİ VAHDETTİN Mİ VERDİ?
Dündar: Sultan Vahdettin, Atatürk’ü milli mücadele için görevlendirmiş. 40 bin altın vermiş. Ve Anadolu’yu diyar diyar dolaşmış milli mücadele böyle gerçekleştirilmiş? Bu doğru mu Sayın Özakman?
Özakman: Şimdi, Vahdettin padişah… Vahdettin böyle zor bir dönemi, göğüsleyecek şekilde yetişmiş biri değil. Onun bu büyük talihsizliği, Osmanlı devletinin de talihsizliği… Böyle bir kültürü yok. Ama bütün kurtuluşu önce Allah’a sonra İngilizlere mediun olacağınızı bütün politikanızı böyle götürürseniz sonunda siz emparyalistlerin kuklası olursunuz ve milli mücadele karşısında yer alırsınız. Tabi Atatürk ve arkadaşlarının idam edilmesini onaylarsınanız millet ayağa kalkar! Yani çok ciddi bir din savaşı yaşanıyor bir taraftan da.
Bunun özeti şudur; Mustafa Kemal ve arkadaşları padişahın emrine aykırı olarak silahlandılar. Asileri tabii ki yok etmemiz gerekirdi. Bunu biz yapamıyoruz.

ATATÜRK ARKADAŞLARINI SATTI MI?
Dündar: Atatürk bir devrimci, devrimler kolay olmuyor. Son zamnalarda yüksek sesle dile getirilen iddialaradan biri de Atatürk’ün dostlarını satan bir kişiliğe sahip olduğu şeklinde. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özakman: Bunlar da yeni yalanlar… Atatürk hiçbir arkadaşını satmamıştır! Atatürk’ün bazı arkadaşları Atatürk’ü satmıştır. Daha doğrusu Türkiye’nin kurtuluiunu satmışlardır. Kötü niyetle mi? Hayır… Ufukları çok dardı. Yani Latin alfabesine geçileceği söylendiği zaman Kazım Karabekir olmaz diyordu. Alt üst oluruz diyordu ama hiçbir şey de olmadı.
Karabekir, Fevzi Çakmak’a diyor ki; ‘Biz Anadolu’ya ilk geçmiş olanlar sen ve İsmet de dahil, biz bir konsey olalım, her şeyi bize danışın’ Cumhuriyet böyle olur mu? Tabi söz konusu olmuyor. Yaklaşımları bu, çok hizmetleri geçmiş namuslu dürüst askerler ama Atatürk’ün sade asker dediği insanlar. Çok az kitap okumuşlar. Bir yerde Atatürk’ün devrimlerinin arkasında yer almışlar.

ÖZAKMAN’IN GÖZÜYLE ‘İNSAN’ ATATÜRK
Uğur Dündar, Turgut Özakman’ın bakış açısıyla asıl insan olan Atatürk’ün nasıl olduğunu sorunca, Özakman, kendi gözünden gördüğü Atatürk’ü anlattı.
İşte Turgut Azakman’ın gözüyle Atatürk,
“Çok vefalı, çok terbiyeli, kadınlara karşı son derece saygılı, Çapkınsa da istese bile o dönemde çapkınlık yapabilir mi? Ama cumhurbaşkanı olduktan sonra bir takım hanımefendiler Atatürk’e aygın baygın baktılarsa o da bunu reddetmemiş olabilir. Bana sorarsa bu da helaldir.”
Dündar: Askeri yönüyle, devlet adamı yönüyle nasıldı Atatürk?
Özakman: Çok ciddi bir askerdi, vazifede kimseyi affetmiyor. Özel hayatında biraz muzip, biraz şakacı. Bunu da bilin. Yani çok gülen, rahat keyifli bir adamdı. Hoyrat sözcüğü Atatürk için söz konusu bile olamaz. Tavla oynar, iskambil oynar, bilardoya merakı var. Her medeni insan gibi doğayı insanları seviyor. Köpeği var… Küçük çocuklara çok büyük sevgisi var. Atı bir hastalığa yakalanıyor. Atını öldürecekler. ‘Durun öldürmeyin, ben bir vedalaşayım’ diyor. Gözleri dolarak atıyla vedalaşıyor.

TARİHİNİZE İYİ ÇALIŞIN ÇAĞRISI
Özakman son sözlerinde Türk halkına seslendi; “Ne olur tarihinize iyi çalışın, kulaktan dolma sözlere inanmayın. O zaman devletimizin milletimizin büyüklüğünü anlayacaksınız.”

Kaynak: http://www.toplumsalbilinc.org/forum/index.php?topic=4461.0

18 Ağustos 2010 Çarşamba

BİR JAPON'UN GÖZÜNDEN TÜRKLER.

Bir Japon, İstanbul''da geçirdiği bir haftanın sonunda fikri sorulduğunda şunları söylüyor:

Türkler'in evine gittiğinizde, tanımasalar da buyur ediyorlar.Siz oturmadan kimse oturmuyor. Siz sofraya geçmeden kimse geçmiyor.En iyi yere sizi oturtuyorlar. Siz yemeğe başlamadan kimse başlamıyor. Zorla her yemekten tattırıyorlar.

Siz kalkmadan kimse, evin çocuğu bile sofradan kalkmıyor.Çay, kahve, meyve, ikram bitmiyor. Herkes sizi rahat ettirmek için uğraşıyor.

Kumandayı elinize veriyorlar..
Sırtınıza, altınıza yastık konuyor...
Yorgunluktan ölseler bile siz kalkmadan kimse gidip yatmıyor.

Gitmeye yeltendiğinizde bu kez bırakmıyorlar.
Yataklarını veriyorlar, kendileri kanepede, koltukta yatıyor.

Sonra evden çıkıyorsunuz aynı adamlar 180 derece değişiveriyor.

Herkes arabasını üstünüze sürüyor.
Arabanın burnunu çıkarmazsanız kimse yol vermiyor.

Kornalar, küfürler. Şerit değiştirmek bile mümkün değil.
Yayaysanız ışık olmayan bir geçitten mümkünü yok geçemezsiniz.
Evde öyle, arabada böyle, nasıl oluyor?
Bu işi çözemedim!

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Kıbrıs'ı verelim de kurtulalım diyenlere Atatürk'ten bir anı:

Günlerden birgün İtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra büyükelçi: '' Ekselans dün Roma ile yaptığım bir görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem söylendi.'' der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır. Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve Çakmak'a:'' Paşa İtalyan dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlar hazır mıyız?'' der. Fevzi Çakmak durumu anlar ve '' Biz hazırız Paşam. '' diye yanıtlar. Ata büyükelçiye döner ve: '' Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay'ı gelip alabilirler.

Yeğenlerine dayılık yapan milletvekillerimize...!

Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa’ya gidiyordu. Kalabalik bir halk kitlesi iskelede etrafini çevirmis bulunmakta idi. Bir kadinin, elinde bir kagitla Atatürk’e yaklastigi görüldü. Ihtiyar, zayif bir kadindi. Ata’nin yolunu keserek titrek bir sesle:
- beni tanidin mi ogul? Dedi. Ben sizin Selanik’te komsunuzdum. Bir oglum var; devlet demiryollarina girmek istiyor. Siz onu alsinlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oglumu yine ise almamis..ne olur bir kere de siz söyleseniz.
Atatürk’ün çelik bakisli gözleri samimiyetle parladi... Elleriyle genis jestler yaparak ve yüksek sesle :
- oglunu almadilar mi? Dedi. Ben tavsiye ettigim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmus... Çok iyi yapmislar... Iste Cumhuriyet böyle anlasilacak...
Kadin kalabaligin içinde kaybolmustu. Ve Atatürk adeta vecd (çosku) dolu bir sesle:
- iste Cumhuriyetten bekledigimiz netice... Diyordu.

6 Ağustos 2010 Cuma

Kimler şerefsizmiş bir bakalım...

Aşağıdaki metin Türkiye Cumhuriyeti Anayasısından alnmıştır. Şu anda mecliste görev yapan bütün millet vekilleri göreve başlarken bu metni hepimizin önünde okudular. Şİmdi bir düşünelim bakalım bu metni okuyup da yerine getirmeyenler kimler... Namussuz ve şerefsşz olduklarını bu metni okuyarak herkese ilan edenler kimler.?!

2. Andiçme
MADDE 81. – Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.”

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Atatürk'ten küçük bir anı!

Bir sabah milletvekilleri ile trene binmisti.kondüktörün
milletvekillerinden bilet parasi almamasina sasirmis nedenini
sormustu.trenin milletvekillerine bedava oldugunu ögrenince epey
sinirlenmis, "ne de güzel halkçılık ama !" demisti. - Kaynak: Bilinmiyor.(muhtemelen bir anı kitabı)

Ve Cemalettin Hoca'dan bir anı da aşağıda. Konu aynı.

yıl 1945 ya da 46..Yerköyden bindim trene,Erzurum Muallim Mektebine okumağa gidiyorum..O dediğin,Milletvekillerine özel Kompartmanlar tahsis edilirdi..Millet yer
bulamaz,ama o kompartmanlar bomboş,ööööööylece gider de giderdi.. Ben koridorda,ayaktayım,biletim 3.mevki,bir köylü amcamız,ara istasyonlardan birinde n bindi.....Heybeleri,yükü....Kondüktör bilketine baktı,deldi zımbayla..köylü, "Ben nere oturacağım? " dedi,memu " bak bir yer bul otur işte..",gibilerinden bir lâf edince," Bunlar aha boş ya.." diye milletvekillerinin kompartmanın gösterice,"l" Anaaaaa,ula vekile var,la ben vekil değelim ki,milletin aslına yoooh,vekile kıyah hee!" demişti,gerçi para etmedi ya.. - Kaynak: Mehmet Cemalettin BAYHAN

2 Ağustos 2010 Pazartesi

Bilmiş ve kendini yüksek gören kişiyle tedavi olmak. :-)

Kendisinin bir konuda çok bilgi sahibi olduğunu ancak karşısındakinin ne seviyede bilgi sahibi olduğunu bilmeden karşısındakiyle alay edercesine bildiklerini anlatan ve bir takım sorular yönelten tipler gülümseyerek konuşurken yine aynı gülümsemeyle kendilerinin yüzlerine bakmak ve "Sen bunları öğrenirken ben unutuyordum" demek içinden... Çok keyifli oluyor. Hatta aynı artistliği kendisine karşı yapıp susturmak varken böyle gülümsemeye devam etmek ve düştüğü ve farkında olmadığı hali izlemek daha da keyifli.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Güdümlü anne terliği :-))

http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=g%c3%bcd%c3%bcml%c3%bc+anne+terli%c4%9fi

Bi bakın buraya lütfen. Hele 6 numaradaki tanım çok hoşuma gitüüü!

Bu tür haberler beni pek korkutmuyor...

"Okyanuslarda korkutan gelişme

A.A 29 Temmuz 2010
Okyanuslarda korkutan gelişme
Okyanuslardaki bezin zincirinin temel önemdeki halkası olan, yeryüzündeki yaşamın devamı açısından da kilit öneme sahip olan bitkisel planktonların (fitoplankton) hızla azaldığı belirlendi."

Yukarıda okuduğumuz türden haberler beni dünyanın geleceği yönünden pek korkutmuyor açıkçası. Biz yaptığımız kötülüğü dünyaya değil insan varlığığına yapıyoruz. Dünya nasıl olsa bizden ve dengesini bozan unsurlardan kurtulup dengesini tekrar kuracak. nasıl bu kadar emin olabiliyorum. Güneş gibi bir akkor halinden çıkıp da üzerinde bu kadar canlı varlık çeşitliliğine ve inanılmaz dengesine sahip hale gelen bir ekosistem beni hiç korkutmuyor açıkçası. Ha insanoğlu korksun, ayrı dava! Ama dünya için hiç mi hiç endişelenmiyorum. Onunla barışık yaşarsak uzun yaşarız. Ters gidersek kısa yaşarız. Ama o hep yaşar.

22 Haziran 2010 Salı

İNÖNÜ'DEN OĞLUNA - "O parayı asla bulamayız"

İNÖNÜ'DEN OĞLUNA

"O parayı asla bulamayız"
Bazı cumhurbaşkanlarının yaşadığı para sıkıntısına bir örnek yazalım.
Tarih: 6 Aralık 1946 Cuma...
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Amerika'da okuyan oğlu Erdal'a mektup yazıyor ("Baba İnönü'den Ömer İnönü'ye mektuplar", Bilgi, 2006). Erdal, Amerika'da herkesin arabası olduğunu yazınca çare arıyorlar. Ama döviz el yakıcı. İsmet Paşa sıkıntıyla oturuyor ve şu mektubu yazıyor:
"Otomobil meselen hiç hatırımdan çıkmıyor. Fakat 1700-2000 dolar döviz asla bulamayız. Arkadaşların gibi bir eski otomobil bulmandan başka çaren yoktur. 'Olmaz' dediğim zaman ne kadar üzüldüğümü tasavvur edersin. Kolayca red etmediğimi bilerek müsterih olursun, sabrın artar. Kullanılır bir şey bulacaksın diye de ümitliyim."
Aynı dönemde Erdal'la birlikte Amerika'da eğitim gören abisi Ömer'den gelen 12 Ekim 1947 tarihli mektup:
"Keçi (aldıkları arabaya verdikleri isim) iyidir. 45 bin km. yol gitmiş, epeyce yol. Lastiklerini değiştirmek, motorunda ufak tefek tamirat icap etti. 150 lira aldılar, mektep taksidi, Erdal'a olan borcumu da verdikten sonra şimdi elimde bir şey kalmadı. Haldun Bey'in (Erdal ve benim adıma) yolladığı 1138 lirayı daha alamadık, yarın alırız zannediyorum.
Ah babacığım, bilseniz bu para işlerinde öyle sıkılıyorum, çok harcıyorum gibi geliyor, zaten öyle de, size yük oluyorum. En basit bir hayat tarzı bile bize nazaran büyük meblağlara baliğ oluyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Bir türlü iki ucunu bir araya getiremiyorum."
Babanın 20 Ekim 1947'deki cevabı:
"Para için yazdıklarını anlıyorum evladım. İdareni bileceğini, bizim Amerika'da hesapsız dolar sarf edemeyeceğimizi takdir edeceğine tereddüdüm yok. Çok ve muntazam sormam, hem sizin hesabınızı hem kendi hesabımı bilmek içindir. Sizin orada, mütevazı olmakla beraber şerefiniz ile yaşamanızı temin edeceğiz. Bana hesap verirken fazla kendini üzme. Doğruyu olduğu gibi söyleyiver, şaşırma. Bütün hayatında iki ucunu bir araya getirmeye çalışacaksın. Bu, hayat mücadelesinin tepkisi kaçınılmaz bir şey. Bunu biraz da eğlenceli bir şey gibi almaya çalışmalı." - KAYNAK: WWW.CANDUNDAR.COM.TR

İstatistiksel çıkarımların hatalı yapılmasına bir örnek.

"bir uçakta bir bomba bulunmasi ihtimali milyonda birse, iki bomba birden bulunmasi ihtimali trilyonda birdir. o zaman en güvenlisi uçaga hep bir bombayla binmektir!" - kaynak:ekşi sözlük. :-)

27 Mayıs 2010 Perşembe

Atatürk'ün, memleketimizin takip etmesi lazım gelen umumi siyaset ve cihan siyaseti hakkında düşündükleri.

Atatürk'ün, memleketimizin takip etmesi lazım gelen umumi siyaset ve cihan siyaseti hakkında düşündükleri.

Atatürk'ün haatında, asıntıda kalmış dış davalarımızın halli için çalışıldığı yıllarda uzun müddet Hariciye Vekilliğini başarı ile idare etmiş olan Dayın Dr. Tevfik Rüştü Aras'a "Atatürk memleketimizin umumi siyasetine nasıl bir istikamet vermek istemiş ve vermiştir?" yolunda bir sual sorulmuştu.
Dr. Aras bu soruya şöyle cevap vermiştir:
-Bu sualin karşılığını, Atatürk'ün eserlerinde ve nutuklarında açıkça görebiliriz. Özet olarak söylemek lazım gelirse, her şeyden önce Anayasamızı ve aynı zamanda gerçekleştirdiği devrimleri hatırlamalıyız. "Yurtta sulh, cihanda sulh!" sözüyle de iç ve dış politikada güdülmesi lazım gelen yolu göstermiştir. Beni görevlendirdiği dış siyasette işaret ettiği istikati; iyi komşuluk, milletler arasında işbirliği, ve kollektif güvenli ve barış noktalarında toplayabilirim. Dünyada silahsızlanma teşebbüsleri akim kaldıkça sulhumuzun müdafaasını daima iyi hazırlanmakta görürdü. Onun ideali; yurttaşları her gün artan bir refah içinde, çağdaş medeniyete erişmek için ilerleyen, milletler ortasında, onlarla birlikte, insanlığın yükselmesine ve saadetine durmadan çalışan yeni bir Türkiye idi.

22 Nisan 2010 Perşembe